Site icon Bilimin Hafıza Çöplüğü

Bildiğimiz evrenin dışında ne var?

Evrensel hız limitinin bir kaç ekstrem istisnası

Evrensel hız limitinin bir kaç ekstrem istisnası

Bildiğimiz kadarıyla evren sonsuz. WMAP verileri, evrenin ilk saniyesinin çok küçük kesirleri süresince hiperhızda (ışıktan bile hızlı) bir genişleme süreci yaşadığını doğruluyor. Biliminsanları bu süreci “şişme” diye adlandırıyorlar. Dolayısıyla evren, şimdi gözlediğimizden çok çok daha fazla büyük olabilir.

Evrenin kendisiyle (Büyük Patlama’yla ortaya çıkan her şey), “görünür evren” (algılayabildiğimiz her şey) arasında bir ayrım yapmak yararlı olur. Evrenbilimciler (kozmologlar) kozmik mikrodalga fon ışınımı üzerinde yapılan gözlemlerden, evrenin yaşını ortaya çıkarmış bulunuyorlar: 13,7 milyar yıl. Ve ışık sonlu bir hızla yol aldığından, yeryüzündeki gözlemciler ancak bize ulaşabilmiş olan ışığı gözlemleyebiliyorlar. Biz de her yöne doğru 13,7 milyar yıl uzağı gözlemleyebildiğimize göre, “görünür evren” bunun iki katıdır, değil mi?

Değil! şimdi kozmik mikrodalga fon ışınımı içinde gördüğümüz fotonlar, yaklaşık 13,7 milyar yıl önce yayınlandı. Ama bu arada evrendeki madde gökadalar halinde yoğunlaştı ve evrenin genişlemesi sonucu bu gökadalar şimdi 46,5 ışıkyılı uzaklıkta. O halde görünür evrenin genişliğinin 93 milyar ışıkyılı olması gerekiyor. Herkes bilir ki, Einstein’ın görelilik kuramı, ışık hızının evrendeki nesneler için hız sınırı olduğunu söyler. Ancak bu hız sınırı, uzayın kendinin genişlemesi için geçerli değildir. Evrensel hız limitinin bir kaç ekstrem istisnası var ve evrenin kendi genişlemesi bunlardan biri.

Görünür evrenin bir kenarı var. Biliminsanları, boşlukta yol alan ışığın hızıyla belirlenen bu sınırı “ufuk” olarak adlandırıyorlar. Peki bu sınırın öte tarafında ne var? Baltimore’daki (ABD) Uzay Teleskopu Bilim Enstitüsü’nden Adam Riess, “zaman geçip evren genişlemesini sürdürdükçe, evrenin daha başka bölümleri de ufkumuz içine girecek” diyor. Riess’e göre kozmologlar, bizim algı erimimiz dışında kalan evrenin de gördüğümüzden farklı olmadığına inanıyorlar.

Tarihi 1 yüzyılı bulmayan bir bilim dalı olan fiziksel kozmoloji, en büyük başarılarına son birkaç yıl içinde ulaştı. Bunlardan bazıları, kozmosun yaşını belirlemiş olmak ve evrenin yalnızca genişlemekle kalmayıp, bu genişlemenin giderek ivmelendiğini keşfetmek. Yine de kozmologlar günümüzdeki kozmoloji modelinin tamamlanmış olduğu savını ileri sürmekten kaçınıyorlar. Lawrence Berkeley Ulusal Laboratuvarı’ndan (ABD) Saul Perlmutter, Büyük Patlama modelini “üzerinde çalışılan bir hipotez…şaşılacak derecede başarılı bir ilk müsvedde” olarak betimliyor.

Bu aslında iyi bir şey. Çünkü böylesine kısa bir araştırmayla en büyük sorulardan bazılarını yanıtlayabilmemiz, işin tadını biraz kaçırırdı. Yeni detektörler ve deneyler, ki bazıları LHC gibi yeryüzünde, bazıları da WMAP’ın halefi Planck uydusu gibi gökyüzünde nöbeti devralacak, biliminsanlarının evren hakkında bildiğimiz sandığımız şeyleri sınamalarına olanak verecek.

Sicim kuramı – ve uzantısı süpersimetri – gerçek mi? Kozmik ivmelenmeye itkisini veren ne? Eğer geçmişimize bir önsözmüş gözüyle bakacak olursak, hep birlikte beklenmeyeni beklememiz akıllıca olur.

Exit mobile version