Orta Asya kültürleri ve kültür bölgeleri nelerdir ?

Orta Asya Türk Kültür Merkezleri
Orta Asya Türk Kültür Merkezleri

Orta Asya kültürü, Orta Asya bölgesinde yer alan ülkelerin kültürel özelliklerini ifade eder. Bu bölge, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Türkmenistan gibi ülkeleri içerir. Orta Asya kültürü, Türk, Moğol, Pers, Saka ve diğer kabilelerin etkilerinden oluşur. Kültür, müzik, dans, el sanatları, yemekler ve mitolojide oldukça zengindir. Ayrıca, Orta Asya Türkleri arasında yaygın olan nomadik hayat tarzı da kültürün bir parçasıdır.

Anav Kültürü

(M.Ö. 7000 – M.Ö. 1000), bugünkü Türkmenistan‘ın başkenti Aşkabat yakınlarında Anav bölgesinde yapılan kazılarda bulunmuş kültür bölgesi. Bu kültün başlangıcı, kazılarda bulunan eşyalara uygulanan karbon-14 elementinin radyoaktif yarılanma ömrü testlerine dayanılarak en eski M.Ö. 7000 ile M.Ö. 5000 yılları arasına tarihlenir.[1] Kazılar sonucunda bu kültür çevresindeki insanların, yerleşik oldukları, tuğladan yapılma evlerde oturdukları, dokumacılık, toprak ve bakır işlemeciliği, koyun, keçi, sığır ve deve besledikleri ve bununla birlikte tarım da yaptıkları ortaya çıkmıştır.

Bazı tarihçiler tarafından Anav kültürü ile Ön Türkler arasında bağlantı olabileceği öne sürülmüştür.

Kelteminar Kültürü

M.Ö. 3000 yıllarında Aral Gölüne dökülen Amuderya deltası ciarında balıkçılık ve avcılıkla uğraşan bir Orta Asya kültürü. Bu çevrede insanlar yerleşik bir hayat tarzı benimsemişlerdir. Bu kültürürn mensuplarının balıkçılık ve hayvancılıkla geçimlerini sağladıkları anlaşılmaktadır.

Afanasiyevo Kültürü

Orta Asya‘daki Tunç Çağı kültür çevrelerinden biridir.
M.Ö. 3000 ile M.Ö. 1700 arasına tarihlenir. Altay ve Sayan dağlarının kuzeybatısındaki bozkırlarda gelişmiştir. Avcılık, hayvancılık, taştan ve bakırdan eşyalar yaptıkları kazılar sonucu ortaya çıkmış Hint-Avrupa Topluluğudur.
Kurot ve Kuyum kurganlarından çıkan buluntular, bu kültür çevresinde yaşayan insanların at, sığır ve deveyi evcilleştirmiş oldukları, bakırcılığı bildikleri, avcı ve savaşçı bir topluluk oldukları anlaşılmaktadır.
Bilim adamları, Altay’larda gelişen bu kültürün Orhun nehirleri bölgesini de etkisi altına alarak Orta Asya medeniyetinin temelini oluşturduğu fikrini benimsemektedir.

Andronovo Kültürü

Altay – Tanrı Dağı dağları, Güney Sibirya ve Hazar‘ın kuzeydoğusuna kadar uzanan bölgede gelişen Hint-iran temelli kültür çevresi.
M.Ö. 1700 ile M.Ö. 1200 arasına tarihlenir. Afanasyevo Kültürü‘ne benzeyen ve daha ileri bir seviyeye ulaşan kültürde bakır araçların yanı sıra tunç, gümüş ve altından araçlara da rastlanmıştır. Eşyalarını hayvan figürleri ile süsleyen bu kültür atı evcilleştirmiştir.
MÖ 1700-1200 yılları arasında Minusinsk ve Altaylar’dan Ural dağları ile Hazar denizinin kuzeydoğusuna değin yayılmış olup Afanasyevo Kültürü’nün daha gelişmiş biçimidir ve Afanasyevo Kültür bölgesinde yani Minusinsk’te ortaya çıkarılmıştır. Bu kültürde at, binek ve yük hayvanı olarak kullanıllıyordu. Yeşim taşından süs eşyaları yapılıyor, bakırın üzeri altınla kaplanıyordu. Sofra, savaş ve süs araçları, hayvan figürlü kaplar dikkat çekici güzellikteydi. Bunlar tunçtan ve altından yapılmıştı. Bu kültür, daha sonraları Batı Türkistan ile Altay dolaylarına değin yayılmıştır.
Andronovo Kültür sahası (Altay-Sayan dağlarının güneybatı düzlükleri) rakımı 500-1000 m arasında değişen, bol otlakları ile besiciliğe çok elverişli, hatta kuru tarıma olanak tanıyacak ölçüde nemli bir yayla olup Türk Bozkır Kültürü’nün geliştiği bölgedir.
Afanasyevo Kültürü ile onun devamı olan Andronovo kültürünü yaratan insanlar, Türkler’in ilk ataları olarak kabul edilir (Proto Türkler). Proto Türkler, göçebe ve savaşçı bir kavimdi. Oluşturdukları sanatın kendine özgü nitelikleri vardı. Özellikle, Hayvan Üslûbu adı verilen, stilize edilmiş hayvan figürlerini çeşitli eşyalar üzerine uygulamışlardır. Çizilen bu hayvan motifleri, gelişmiş bir sanatın varlığını kanıtlaması bakımından önemlidir. Çıkan arkeolojik kalıntılardan anlaşıldığına göre, Andronovo Kültürü zamanında Altaylar’da güçlü ve zengin bir toplum yaşamı vardı. Tunç ve altın eşyalar ilk kez bu kültürde görülmüştür. Andronovo insanları, at ve koyunun yanında deve ve sığır gibi hayvanları beslemeyi de biliyorlardı.
Altay dağları ile Sayan dağlarının güneybatı bölümleri, Taş Devri’nin ilk çağlarından beri brakisefal beyaz bir ırk tarafından iskan edilmişti. Bu ırk bir yandan Tanrı dağları bölgesine yayılırken, bir yandan da bugünkü Kazakistan içlerine sızmıştı. Fakat Tunç Devri ile birlikte Orta Asya brakisefallerinin Amuderya ve Fergana’nın içlerine değin nüfuz ettikleri görülür. MÖ 1700 tarihinden başlayarak Orta Asya’da göçebe ve savaşçı bir kavime ilişkin kültür yavaş yavaş egemen olmağa başlar ve Andronovo Irkı iki yüzyıl içinde Altaylar ile Tanrı dağlarını kaplar. Andronovo İnsanı diye adlandırılan bu ırk, Türk ırkının proto tipini teşkil eder. Andronovo İnsanları, Amuderya güneyi ile Pamirdeki dolikosefallerden ve Güney Rusya’daki ırklardan kesin çizgilerle ayrılıyorlardı. Ural dağlarındaki kültürlerle de temas kurmuşlardı. Ural dağlarındaki Fin-Ugor’larla Türkler’in ilk temaslarının bu çağda başlamış olması çok muhtemeldir.
Brakisefal, beyaz ve savaşçı bir ırk olan Andronovo Irkı’nın (Türk Irkı) -Rus arkeologlarının son saptamalarına göre- özellikleri şöyle idi: Koyu renkli saç, buğday ten, brakisefal kafa, orta boy, değirmi yüz, mongoloid olmayan hafif çekiğimsi (badem) göz. Bu ırk, Taş Devri’nin ilk çağlarından beri Altay-Sayan dağlarının güneybatı bölgesinde (aşağı yukarı Minusinsk – Tuva – Abakan bozkırları) yaşamakta idi.
Andronovo döneminde, Altaylar’da güçlü ve zengin bir toplum yaşamı vardı. Bakır ve tunç yapıtların üzeri tümüyle ya da kısmen altın plakalarla kaplanıyordu. Bu yapıtlar biçim olarak Kazakistan eserlerini, motif bakımından da Yenisey eserlerini andırmaktaydılar. Altay bölgesi artık 2. binin dünyasında, altın endüstrisinin merkeziydi. Altaylılar, sanat geleneklerinde oldukça muhafazakar idiler. Nitekim bu çağdaki çanak çömlek biçimlerinde hala Afanasyevo çağının etkileri sürmekteydi; mezar gelenekleri de aynıydı. Altaylar’da ırkların değişmemesi, bu muhafazakarlığa olanak tanımıştır.
Koyun, sığır ve at yetiştiriciliğinin (sonraki devirlerdeki Türkler’de olduğu gibi) yaygın olduğu Andronovo Kültürü’nde mezarlar kurgan biçimindeydi. Andronovo Kültürü’nde mezarların taş parçalarıyla kapatılıp kuşatıldığı ya da taş dairelerle kuşatılmış küçük mezarlarla çevrildiği görülür. Mezar odalarındaki cesetler bazan kıvrılmış olarak yatırılmış, bazan da ceset yakılmıştır. Kimi araştırmacıların, bu mezarların Orta Rusya’daki Srubnaya Kültürü’yle ilişkili olduğunu söylemesi, Bozkır Kültürü’nün yayıldığı kuşağın belirlenmesi bakımından önemlidir.
Andronovo Kültürü’nün en önemli yapıtları kaplar idi. Geniş ağızlı, düz tabanlı, kulpsuz, üç köşeli ya da mendirek biçimindeki basma süslerle bezenmiş olan bu kaplar güneyde Tanrı dağlarına, batıda ise Ten (Don) kıyılarına değin yayılmıştı (Alttaki Resme Bakınız). Bu kültürün taştan yapılmış kaşıkları, ok uçları, kemik iğneleri, tek parça kabzalı hançerleri ve baltaları, delikli ok uçları, inci ve küpe gibi süs eşyaları başlıca yapıtlarıydı. Sibirya’da altın eserlere de ilk kez bu zamanda rastlanmaktadır. Artık bu çağda at, sığır, koyun gibi evcil hayvanların yanında deve de yer almaktaydı. Bu dönemde at, binek ve yük hayvanı olması yanında, eti yenilen bir hayvan olarak da önem taşıyordu. Andronovo Kültürü Altaylar’da MÖ 1200-700 arasında görülmeğe başlar.
Asya’da ilk at kalıntıları Afanasyevo Kültürü ile onun bir gelişmesi ve devamı olan Andronovo Kültürü’nde görülmektedir. Afanasyevo-Andronovo Kültür çevresi içinde yer alan Kapanda-yüs bölgesinde, MÖ 3. binin sonlarına ait mezarlardan, ağızlarında demir gem izleri taşıyan at iskeletleri bulunmuştur.
Batı Türkistan’da Andronovo Kültürü (MÖ 1700-1200), özellikle Efrasiyab ile Semerkand’da bulunan taş figürler ile tanınır. Bu çağda Orta Asya ile Sibirya’da da bu taş figürler çok yayılmıştır. Batı Türkistan’da Andronovo Kültürü’nün yayılışı 3. Anav katına karşılık gelir.
Andronovo döneminde Türk sanat tarihi açısından en önemli olan unsur, madenciliğin büyük bir ilerleme göstermesidir. Bu dönemde bakır, demir, altın ve kalay çeşitli eşyalarda, özellikle sanat yapıtlarında kullanılmıştır. Bu durum, özellikle Kök Türk çağında Altay’ın Demircileri olarak tanınacak Türkler için oldukça önemlidir. Öte yandan René Grousset’in, Orta Asya’nın en önemli sanat üslûbu olan Hayvan Üslûbu’nun, Minusinsk’te Tunç Çağı’nda doğmuş olabileceğini ve bu sanatın Hun Türkleri’nce geliştirilmiş olduğunu söylemesi çok dikkat çekicidir.

Karasuk Kültürü

Adını Yenisey ırmağının kollarından biri olan Karasuk nehrinden almıştır. Orta Asya uygarlığında demir ilk defa bu bölgede işlenmiştir. Keçeden dokunan çadırlarla örtülü dört tekerlekli arabaların kullanıldığı yapılan kazılar sonucunda tespit edilmiştir.
Ölü gömme adetleri ve seramik süslemeleriyle Andronovo Kültürüyle benzerlik gösteren Karasuk kültürü çevresinde yaşayan insanlar, at, deve, sığır ve koyun beslemekte, dokumacılığı bilmekte idiler. En yaygın abideleri mezarlarıydı. Taştan yapılan yamuk dörtgen biçiminde yapılan tabutlardaki ölüler baş kısmı geniş tarafa gelecek şekilde ya sırt üstü yada esnetilmiş olarak yatırılmıştı. Taş veya kil toprak içine döküm yöntemiyle bronzdan yapılmış kürekler, bıçaklar ve benzeri el aletlerinin kabzaları, halka halka, mantar şeklinde yada hayvan figürü şeklinde sanatsal uğraşlarla yapılmıştı.

Bu devreye ait kurganlardaki buluntular arasında yüzük, bilezik, küpe gibi süs eşyalarına rastlanmaktadır. Kabzaları hayvan figürüyle süslenmiş hançerler, Orta Asya’daki İskit geleneğinin belirtisidir. Atlı-göçebe kültürünün Orta Asya’ya tamamen yayılarak İskit göçebe kültürünün temelini oluşturmuştur.
Türk sanatının oluşumunda önemli katkısı vardır. Söz konusu devirde bilhassa kabzaları hayvan figürlü hançer ve bıçaklar, Karadeniz’in kuzeyinden Baykal Bölgesi ve daha güneye kadar ulaşmış ve buradan da Çin’e kadar yayılmıştır.
Tagar Kültürü
MÖ 700 – MS 100 yılları arasında Kögmen dağları, Kem, Kemçik, Uluğ-Kem ve Abakan ırmakları çevresinde ortaya çıkmıştır. Minusinsk adı da verilen bu bölgeye MÖ 700 yıllarında kagnılı Türkler’den Ting-Ling boylarının yeni bir göçü olmuş ve bölgede egemen olan Karasug Kültürü, Tagar Kültürü’ne gelişim göstermiştir. Tagar kalıntılarında da, Karasug Kültürü‘nde olduğu gibi dağ keçisi, koyun ve geyik yontucukları vardır.
Proto Türk döneminin önemli kültürlerinden biri olan Tagar Kültürü, üç devre gösterir: 1.Tagar (MÖ 6-5. yüzyıl); 2.Tagar (MÖ 4-3 yüzyıl); 3.Tagar (MÖ 2-1. yüzyıl). Tagar çağında kurganların yakınlarına oldukça büyük taşlar dikilmekteydi. Bu büyük mezar taşlarının üzerlerine de resimler çizilmekteydi. Bu kültüre bağlı ilk merkezler Krasnoyarsk’ta, Minusinsk yakınında ve Yenisey ırmağındaki Tagar Adası’nda saptanmıştır. Proto Türk Ting-Ling’ler, bu kültüre mensuptur.
Hayvan Üslûbu’nun artık gelişmiş bir biçim aldığı bu devirde, mezarlardan çeşitli araçlar, at koşum takımları, keramikler çıkarılmıştır. Tagar Kültürü’ndekine benzer eserlere Çin’den Karadeniz’in kuzeyine kadar olan çok geniş bir bölgede rastlanıyordu.
Tagar Kültürü’ne ait son devir mezarlarından çıkarılan maddi kültür unsurları arasında, bayrak direklerinin tepesine takılan dağ keçisi yontuları bulunmuştur. Bazan bu dağ tekesinin altında, üzerinde çıngıraklar ya da daha küçük dağ tekesi yontucukları bulunan tunç çemberler de görülmektedir. Aynı şekilde Taştık Kültürü‘nde de dağ keçisi yontucukları bulunmuştur. Ordos tunç levhalarında da Tagar üslubunca ayakta duran dağ keçisi yontuları bulunmaktadır. Bu yontular kimi kez, Tagar Kültürü’nde olduğu gibi, bayrak direklerine de dikilmekteydi.
Karasug Kültürü’nün yayıldığı bölgelerde, mesela Yenisey kaya resimlerinde, Kem vadisinin batısı, Sibirya, Çungarya, Kögmen vb bölgelerde görülen Tagar ve Taştık kaya resimlerinde Türkler’in atalarına ilişkin pek çok şey bulunmaktadır.
Lev Nikolayeviç Gumilev, Tagar Kültürü’nü oluşturan boyları (Ting-Lingler), Afanasyevo Kültürü‘nü oluşturan insanların varisleri olarak kabul eder.

Srubnaya kültürü veya Ahşap-mezar kültürü

Karadeniz-Hazar bozkırlarının doğu kesiminde MÖ 18. ve 12. yüzyılları arasında, Geç Tunç Çağı’nda bulunmuş bir arkeolojik kültür.
Kültür, Katakomb, Poltavka ve Potapovka kültürlerinin ardılı olmaktadır. Aynı zamanda ilişkili olduğu düşünülen çağdaşı Andronovo kültürü ile komşu olmuştur.
Kültürün ismi Rusça’da “kereste çerçevesi” anlamına gelen сруб (srub) kelimesinden gelmektedir. Bu isim ise kültürün mezarlarında görülen ahşap kullanımı dolayısıyla verilmiştir. Ekonomileri ise tarım ve hayvancılığa dayanmaktaydı.
Srubna kültür bölgelerinde bulunmuş altı adet eski insan fosilinden alınmış örnekler, Y-DNA hapologrup testleri yürütülmek için kullanılmıştır. Alınmış altı numunede de tüm haplogrupların R1A olduğu, bunların dördünün ise R1a-Z93 altklavına ait olduğu ortaya çıkmıştır. Günümüz Hint-İranlıları, R1a’nın ve özellikle R1a-Z93 altklavının en yaygın bulunduğu toplumlardan biridir.
MÖ 1. binyılda İskitler ve Sarmatlar Srubna kültürünün ardılını oluşturmuştur. Kimmerlerin de bu kültürden geldiği düşünülmektedir.

Yaz kültürü

Margiyana, Baktriya ve Soğdiana’da yaklaşık MÖ 1500-500 yılları arasında var olmuş Erken Demir Çağı kültürüdür Kültür adını Baýramaly, Türkmenistan’da bulunan Yaz Tepe arkeolojik alanından almıştır.
BMAC gibi Geç Tunç Çağı kültür bölgelerinin üzerinde ortaya çıkan kültür, taş kuleler ve sulama sistemleriyle bağlantılı büyük evler inşa etmiştir. Bulunmuş seramikler çoğunlukla el yapımıdır, ancak çömlekçi çarkı ile üretilmiş malların kullanımı da vardır. Bronz veya demir ok uçları, demir oraklar veya bıçaklar da kültür bölgesinde bulunmuş eserler arasındadır.
Kültürle ilişkili çiftçi yapıları ve bozkır kaynaklı metalurji ve çömlekçilik örnekleri ile mezarların bulunmaması, kültürün Avesta’dakilere benzer erken Doğu İran kültürünün olası bir örneği olduğu kabul edilir. Şimdiye kadar, kültürle ilgili hiçbir mezar bulunmamıştır ve bunun, günümüzde Zerdüştlerin hala sürdürdüğü ölülerin gömülmeden dışarıdaki etkenlere maruz bırakılması geleneğini ile bağlantılı olduğu düşünülür.

BMAC Kültürü

Baktria- Margiyana Arkeoloji Bölgesi (veya BMAB, aynı zamanda Oxus uygarlığı olarak da bilinmektedir.)

günümüzde Türkmenistan, kuzey Afganistan, güney Özbekistan ve batı Tacikistan’da ve Seyhun (Oxus) ırmağının üst kısımlarını kapsayan, MÖ 2200–1700 tarihleri arasında var olan, Orta Asya’nın Tunç Çağı kültürü için yapılan modern bir arkeolojik tanımlamadır. Yerleşim yerlerinin keşfi ve isimlendirmeleri Sovyet arkeolog Viktor Sarianidi tarafından (1976) yapıldı. Baktria bugün Afganistan’da bulunan Baktra denilen bölgenin Yunanca adıydı ve Margiyana bugün Türkmenistan’daki Merv şehrinin başkenti olduğu Pers satraplığı Margu’nun Yunanca adıydı.

Yamnaya kültürü

Geç Bakır Çağı’ndan erken Tunç Çağı’na kadar var olmuş, Ural Nehri, Dinyester ve Güney Bug arasındaki bölgelerde yaşamış halkların oluşturduğu bir arkeolojik kültür. Arkeolojik mezar kazılarınca bulunanan mezarların çukur şeklinde odalardan oluşmasından dolayı Çukur Mezar kültürü (Pit Grave) ve Aşıboyası Mezar kültürü (Ochre Grave) olarak da adlandırılan kültür M.Ö. 3300 ve 2600 yılları arasında var olmuştur.
Yamna kültürünün üyelerinin büyük ihtimalle Mal’ta–Buret’ kültürü kökenli Doğu Avrupa avcı-toplayıcılarıyla Kafkas avcı-toplayıcıların karışması sonucu oluştuğu tahmin edilmektedir. Kültür aynı zamanda Afanasiyevo kültürüne de çok benzemektedir.
Kültür geç Neolitik Çağ’da ortaya çıkmış ve Avrupa ve Asya’ya yayılmış Corded Ware, Bell Beaker, Sintashta, Andronovo ve Srubna kültürlerine çok benzemektedir. Bu kültürler ortak olarak at kullanımı, gömü şekilleri ve göçebelik üzerine kurulu ekonomi gibi özellikler göstermektelerdir. Genetik çalışmalar da bu toplumların soysal olarak büyük açıdan bozkır kökenli olduklarını göstermektedir.
Yamna kültürü genellikle geç Proto-Hint-Avrupalılar ile ilişkilendirilir ve bölgenin Kurgan hipotezince de Proto-Hint-Avrupa dilinin urheimatı olduğu düşünülmektedir.

Sintaşta kültürü ya da Sintashta-Arkaim kültürü

Doğu Avrupa ve Orta Asya’da MÖ 2100-1800 yılları arasında var olmuş Tunç Çağı arkeolojik kültürü. Kültürün adı, Rusya’nın Çelyabinsk Oblastı’nda bulunan Sintashta arkeolojik sit alanından gelmektedir.
Sintaşta kültürü, Hint-İran dillerinin kökeni olarak kabul edilir. Bilinen en eski savaş arabaları Sintaşta mezarlarında bulunmuştur ve Eski Dünya’dan dünyaya yayılan ve savaşlarda önemli bir rol oynamış bu teknolojinin kökeni için kültür güçlü bir aday olarak kabul edilmektedir. Sintaşta yerleşimleri, bozkır kültürü için alışılmadık olan bakır madenciliği ve bronz metalurjisinin yoğunluğu ile de dikkat çekicidir.

Samara kültürü

Yukarı Volga Nehri’nin (modern Rusya) Samara kıvrım bölgesinde yer alan, MÖ 5. binyılın başında gelişen bir eneolitik kültürdür. Samara kültürü, Khvalynsk, Repin ve Yamna (veya Yamnaya) kültürleri gibi Pontik-Hazar bozkırının çağdaşı veya sonraki tarih öncesi kültürleriyle ilgili olarak kabul edilir. Proto-Hint-Avrupa anavatanı genellikle bu kültürlerden bir veya daha fazlasıyla bağlantılıdır.

Maykop kültürü

Tunç Çağı’nda Batı Kafkasya bölgesinde hakim olmuş başlıca arkeolojik kültürlerinden biriydi.
Maykop kültürü batıda Taman Yarımadası’na, doğuda günümüz Dağıstan sınırına ve güneyde Kura Nehri’ne kadar uzanan bir bölgede görülmekteydi. Kültür, adını Kuban Nehri vadisindeki Maykop kurganında bulunan kraliyet mezarından almıştır.
2018’de yayınlanan genetik çalışmalara göre, Maykop kültüründe yaşayan nüfus güneyden, daha spesifik olarak Batı Gürcistan ve Abhazya’dan Maykop kültür bölgesine gelmiştir. Bu nüfusun aynı zamada Kafkasya’nın kuzey tarafını ilk kez kolonileştiren Eneolitik çiftçilerin soyundan geldiği düşünülmektedir. Bu yüzden Maykop kültüründe yaşamış insanların Kuzeybatı Kafkasya dil ailesinin kurucuları olduğu düşünülmektedir.

Karaz Kültürü

Sovyet arkeolog Boris Kuftin’in çalışmalarında ortaya konulan, Geç Kalkolitik Çağ ve Tunç Çağı boyunca Doğu Anadolu Bölgesi, Transkafkasya, Azerbaycan ve Kuzeybatı İran’ı içine alan bir yayılma gösteren kültürdür.
Kuftin, 1940 yılında bu kültürü ilk olarak tanımlamış ve Kura-Aras Kültürü olarak adlandırmıştır. Karaz Kültürü’nün yayılma alanı kuzeyde Kuzey Karadeniz Dağları – Transkafkasya hattına, doğuda İran’daki Urmiye Gölü’ne, batıda Divriği – Kangal, Malatya – Elazığ hattına, güneyde ise Kahramanmaraş – Amik Ovası Filistin hattına uzanmaktadır. Günümüzün siyasi yapılanışına göre ifade edilecek olursa, Karaz Kültürü’nün yayılma alanı Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan, Doğu Anadolu ve Kuzeybatı İran’dır.