Beynimiz öldüğünde biz de ölürüz, Ama …

beynimiz öldüğünde biz de ölürüz
beynimiz öldüğünde biz de ölürüz

Geçtiğimiz yıl bilim insanları ölü bir domuzun beynini yaşama geri döndürmüşlerdi. Bu olay etik çevreleri hayli karıştırdı.

Hepimiz biliyoruz ki, beynimiz öldüğünde biz de ölürüz. Kan akışı olmadığında beyin hücreleri hızla ölmeye başlar ve yaklaşık altı dakika içinde herşey sona erer. Beyin ve beyin sapında gerçekleşen tüm nörolojik işlevler de telafi edilemeyecek şekilde yok olur. Beyinde yaşam belirtisi kalmadıysa geri dönüş imkansızdır. Tabii yukarıdaki senaryo normal şartlar altında geçerli. Geçtiğimiz yıl Yale Tıp Okulundan bilim insanları, 32 domuzun beynini ölümden 4 saat sonra yaşama döndürdüklerini duyurarak Mary Shelly’den sonraki en büyük beyin canlandırmasına imza attılar. Görünüşe göre beyinler yaşama döndürülebiliyordu.

Araştırmacılar “ölü” organları, BrainEx adı verilen kan alteratifi sıvıyı pompalayan bir sisteme bağladılar. Bu sıvı, oksijen yetmezliği sonrası hücre sağaltımına yardımcı oluyordu. Bilim insanları, BrainEx’in beyindeki iç yapıyı korumaya da yardımcı olduğunu ve beyindeki –enerji üretme ve atık giderme gibi- bazı hücre faaliyetlerini yeniden başlattığını gördüler.

En dikkate değer bulgu ise beyin hücreleri arasındaki elektriksel aktivitenin tekrar başlamasıydı. Sinyaller koordinasyona sahip değildi ve kesinlikle bir bilinç yoktu; ancak beyinlere enjekte edilmiş kimyasallar zaten özellikle bu ihtimali önlemekteydi.

Nörolog Prof. Nenand Sestan, “Göstermek istediğimiz, hücre ölümünün adım adım, kademeli gerçekleşen bir süreç olduğu ve bu süreçlerden bir kısmının geciktirilebilir, korunabilir, hatta geri çevrilebilir özellikler taşıdığı” diyor. Araştırmaya ait makale, Nisan ayında Nature’da yayınlanmıştı.

Sestan ve ekibinin hayvan beyin hücreleri üzerinde çalışma sebebi, beyin ağlarını ve nörolojik hastalıkları incelemekti. Ancak sonuçta hem etik çevrelerden, hem de bilim camiasından birçok soru yükseldi: Ölümü nasıl tanımlarız? Beyin ölümüne dair mevcut bilgiler güncellenmeli mi? Bilinç yaratma ihtimali olan araştırmalar yapmak doğru mu?

Görünüşe göre Sestan, neredeyse yanlışlıkla keşfettiği bu gelişme yüzünden zor zamanlar geçirecek. Araştırmanın yayınlanmasından 6 ay sonra BBC Science Focus ile görüştüğünde bilim insanının gelecekteki planlarını anlatmaktan çekindiği anlaşılıyordu: “Bunun gibi bir çalışmayı takip eden tekrar değerlendirme dönemi son derece önemli olabilir; hatta bütünsel açıdan bakıldığında, öyle de olmalı”. Sestan, ekibinin bir sonraki deney setini dikkatle değerlendirdiğini, ancak şu anda bunları “üstün körü” açıklamak için bile erken olduğunu söyledi.

Ölümü tersine çevirmek

Sestan ve ekibi neye karar verirse versin, artık ok yaydan çıktı ve birçok araştırmacı bu çalışmayı ilerletmeyi düşünüyor. Konu üzerindeki paralel araştırmalar yaygınlaşırken Italyan beyin cerrahı Sergio Canavero çok daha önce “insanda ilk kafa naklini yapmaya hazır olduğunu” ilan ÖLÜMÜ TERSİNE ÇEVİRMEK Geçtiğimiz yıl bilim insanları ölü bir domuzun beynini yaşama geri döndürmüşlerdi. Bu olay etik çevreleri hayli karıştırdı. etmişken, önümüzdeki yıllarda bu konuda birçok haber göreceğimizden kuşku yok. Asıl soru, etikçilerin ve yasal düzenlemelerin çizgiyi nerede çizecekleri. Sestan’ın çalışmasına bir grup bilim insanının verdikleri cevap ise 1987 yapımı ‘Prenses Gelin’ adlı filmden: “Çoğunlukla ölü ve tamamen ölü arasında büyük fark var. Çoğunlukla ölü olan, biraz canlıdır”