Denizlerde Konum Belirleme

Denizlerde Konum Belirleme
Denizlerde Konum Belirleme

Yeryüzünde bulunduğumuz konumu iki çizginin çakıştığı nokta olarak belirtiriz. Bu çizgileri enlem ve boylam olarak isimlendiriyoruz. Peki, bulunduğumuz enlemi ve boylamı nasıl belirleyebiliriz? Bu soruya günümüzde “GPS (küresel konumlamdırma sistemi) sayesinde” şeklinde cevap verilebilir. Ancak Dünya’nın etrafında dolanan uydular sayesinde konumumuzu çok kısa sürede ve yüksek hassasiyetle belirlememizi sağlayan bu sistemin geçmişi çok da eskilere dayanmıyor

Açık denizde hareket eden bir gemide bulunduğunuzu düşünün. Yolculuğunuzu güvenli bir şekilde sürdürmek ve gitmek istediğiniz yere ulaşabilmek için bulunduğunuz enlemi ve boylamı kesin bir şekilde bilmek çok önemlidir. Karada referans alabileceğiniz bir noktayı kullanarak yolunuzu bulabilirsiniz. Ancak açık denizde bulunduğunuz konumu belirlemek ve yön bulmak daha zordur

Geçmişte insanlar açık denizde ufuk çizgisi ve gökcisimlerini (örneğin Güneş’i, Ay’ı, yıldızları, takımyıldızları) takip ederek yönlerini bulmaya çalıştı. Bulundukları enlemi belirlemek, boylamı belirlemeye göre daha kolaydı. Denizciler geceleri gökyüzündeki konumu bilinen bir yıldızın örneğin Kutup Yıldızı’nın, gündüzleri ise Güneş’in ufuk üzerindeki yüksekliğini ölçerek bulundukları enlemi yaklaşık olarak belirleyebiliyordu.

Ufuk ile gökcismi arasındaki yüksekliği ölçmek için kullanılan bilinen ilk alet 9. yüzyılda Arap denizciler tarafından keşfedilen kemâl adı verilen aletti.

Prof. Dr. Fuat Sezgin, İslam Uygarlığında Astronomi, Coğrafya ve Denizcilik isimli kitabında bu aletin Portekizliler tarafından “balestilha”, Hint Okyanusu denizcileri tarafından ise “haşabât” (tahtalar) veya “hatabât” (ahşap levhalar) olarak bilindiğini söylüyor

Alet ahşaptan yapılmış, dikdörtgen şekilli bir levhadan oluşuyordu. Levhanın ortasından, üzerine eşit aralıklarla düğüm atılmış bir ip geçiyordu. Levhanın alt kenarı ufuk çizgisiyle hizalı olacak şekilde tutuluyor, üst kenarı ise Kutup Yıldızı’yla hizalı olacak şekilde ipin üzerinde hareket ettiriliyordu. Levhanın yüksekliği ve göz ile levha arasındaki mesafe ölçülerek Kutup Yıldızı’nın ufuk üzerindeki yüksekliği hesaplanabiliyordu.

Prof. Dr. Fuat Sezgin, kitabında Müslüman denizcilerin sonraki zamanlarda gökcisimlerinin ufuk üzerindeki yüksekliğini belirlemek için Yakup sopası, Davis kadranı gibi başka aletler de kullandığından bahsediyor. Sekstant olarak isimlendirilen alet ise bu ölçümlerin daha kesin ve doğru bir şekilde yapılmasına imkân sağladı. Yüzyılın ikinci yarısında geliştirilen sekstant tasarımında, kullanılan aynalarla yüksekliği ölçülecek gökcismi ve ufuk çizgisi aynı hizaya getirilerek aralarındaki açı ölçülebiliyordu. Sekstant günümüzde deniz, hava ve uzay araçlarında yedek ekipman olarak kullanılmaya devam ediliyor.

Geçmişte insanların bulundukları boylamı belirleme çabalarının sonuç vermesi çok daha uzun sürdü. Bilim insanları uzun süre boylamın belirlenmesi probleminin çözümünün gökcisimlerin hareketlerini takip etmek olabileceğini düşünüyordu. Ancak denizde zamanı ölçmeye yarayan mekanik bir saat, 17. ve 18. yüzyılın bu en zorlu bilimsel probleminin çözümüydü.

Prof. Dr. Fuat Sezgin’in 2008 yılında kurduğu İstanbul İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi’nde astronomi, saat teknolojisi, denizcilik, savaş teknolojisi, tıp, madenler, fizik ve teknik, optik, kimya, matematik ve geometri, mimari ve şehircilik, coğrafya alanlarında hazırlanmış toplam 570 alet, cihaz kopyaları, maket ve model koleksiyonu, harita çizimleri bulunuyor. Siz de müzeyi ziyaret ederek geçmişte denizcilik alanında kullanılan aletlerin birebir modellerini inceleyebilirsiniz.