Düşünürken Beyinde Neler Oluyor?

düşünme yeteneğimiz
düşünme yeteneğimiz

Peki ya düşünme yeteneğimiz? Biliyoruz ki, her düşüncemiz düşündüğümüz ister basit bir nesne olsun, isterse soyut bir fikir olsun – beynin 86 milyar nöron ağından çıkan elektrik sinyallerinin sonucu. Pennsylvania Üniversitesi, Psikoloji Bölümünden Ethan Solomon’a göre, basit bir tanımla, düşünce bilgi girdilerinin beyin tarafından çıktılara dönüştürülmesi demek. Berkeley’deki California Üniversitesinden Avgusta Shestyuk ise yüz tane sinir bilimciye düşüncenin tanımını sorsanız yüz tane farklı cevap almanız muhtemel diyor. Shestyuk düşünceyi altında birden fazla bilişsel süreci barındıran bir şemsiyeye benzetiyor.

Yapılan son nörolojik çalışmalar, düşüncenin altında yatan elektriksel sinyalleri anlamamızı sağlıyor. Basit bir düşünce bile beyinde şaşırtıcı miktarda etkinliğin ortaya çıkmasına neden oluyor: Farklı beyin bölgeleri ateşleniyor, başka bölgelere sinyal gönderiliyor, bu sinyal trafiği de belirli merkez bölgelerden yönetiliyor.

Hangisini Kullanıyorsunuz? Sağ, Sol, Alt, Üst

Sosyal medayada sık sık rastladığımız testler var. Bu testi çözdüğünüzde beyninizin sağ kısmını mı yoksa sol kısmını mı daha çok kullandığınızı söylüyor. Aslına bakılırsa beynin herhangi bir tarafını “daha fazla kullanma” şehir efsanesinden öte bir şey değil. Bu şehir efsanesinin nasıl ortaya çıktığına bakmak gerekirse, 1960’lı yıllarda belirli işlevlerin, beynin sadece bir bölümünde gerçekleştiği keşfedilmişti.

Çoğu insanda sol yarım küre dil fonksiyonlarını yerine getirirken, duygulardan da sağ yarım kürenin sorumlu olduğu düşünülüyordu. Kısa bir süre sonra mantık, akıl ve dil yeteneklerimiz tamamen sol yarım küreyle ilişkilendirildi; beynin sağ bölümünün ise duygulardan, müzik yeteneğinden ve dürtülerden sorumlu olduğu düşünüldü. Sonra da beynin hangi tarafının daha fazla kullanıldığının kişiliği ve yetenekleri belirlediği görüşü popülerleşti.

Ne var ki araştırmalara göre gerçek çok daha farklı. Örneğin, sol yarım küre konuşma yeteneğimizden sorumlu olsa da sağ yarım küre kullandığımız kelimelerin duygusal ve mecazi içeriğini anlamanızı sağlıyor, yani dille ilgili becerimizi kazandırıyor. Yaratıcı düşünceye gelince, bu herhangi bir yarım kürenin değil aksine her iki yarım kürenin de işin içinde olduğu yaygın bir hücre ağının harekete geçmesiyle ortaya çıkabilen bir özellik. Yani özetle beynin bir yarım küresinin diğerine göre daha baskın olduğuna dair henüz kesin bir kanıt yok.

Utah Üniversitesinden Jeffrey Anderson, araştırmasına katılan 1000’den fazla kişinin çeşitli görevleri yerine getirirken beyin taramalarını yaptı ve bir yarım kürenin diğerine göre daha fazla kullanıldığına dair bir sonuç görmedi. Anderson, kişiliklerimizin muhtemelen beyin bölgelerinin birbirleriyle olan bağlantılarının çeşitli ve zengin olmalarından kaynaklandığını söylüyor.

Bu konuda farklı başka fikirler de var. Harvard Üniversitesinden Stephen Kosslyn tarafından geliştirilen “bilişsel modlar kuramı”na göre bilişsel tarzımız beynin alt bölümünü mü, üst bölümünü mü kullandığımızla ilgili. Beynimizin üst bölgeleri plan yapma, uygulama ve planlar yolunda gitmediğinde onları gözden geçirme ile ilgili, beynin alt bölümü ise büyük ölçüde duyuların işlenmesi, nesnelerin ve olayların sınıflandırılması ve onlara anlam verilmesi ile ilgili. Kosslyn her birimizin bir dereceye kadar üst veya alt beynimizi daha fazla kullandığımızı ve bunun davranışlarımızı etkilediğini söylüyor. Örneğin, beyninin üst bölümünü daha çok kullanan bir kişinin yaratıcılığının daha ön planda olacağı bir kariyere sahip olabileceğini, beyninin alt bölümünü kullanan bir kişinin ise karmaşık planları hayata geçirme olasılığının daha düşük olabileceğini öne sürüyor.

Beyin Hep Aktif

Beynin en önemli özelliklerinden biri de dinlenirken, hiçbir şey yapmadığınız zamanlarda bile, beyin hücrelerimizin sürekli aktif ve birbirleriyle de iletişim hâlinde olması. Yani hayatta olduğunuz sürece beynimiz hep aktif. Çin’deki Fudan Üniversitesinden bilişsel sinirbilimci Deniz Vatansever de hiçbir şey yapmıyor olsak bile beynimizde çok fazla işlemin gerçekleştiğini söylüyor. 1990’lı yıllarda, sinir bilimciler beyin tarama çalışmaları sonucunda sessizce, gözleri kapalı yatan insanların beyin hücrelerinin şaşırtıcı düzeyde etkin olduğunu fark ettiler.

Araştırmacılar kısa süre sonra dinlenme sırasında en aktif olan beyin bölgelerini haritaladılar ve bu bölgeleri “varsayılan mod ağı” olarak tanımladılar. Varsayılan mod ağı dikkat gerektiren herhangi bir işle meşgul olduğumuzda çok az aktivite gösterirken dinlenme durumunda etkinleşiyor. Bazı kanıtlar ise varsayılan mod ağının geçmiş deneyimler üzerinde düşünürken, hayal kurarken ve geleceğe dair planlar yaparken aktif hâle geçtiğini gösteriyor.

Deniz Vatansever bu ağ sayesinde ayakkabı bağını bağlamak ya da bildiğimiz bir güzergâhta araba kullanmak gibi bazı şeyleri otomatik olarak yapabildiğimizi söylüyor.

Beynimiz sadece dinlenirken değil uyurken de hayli aktif. Öyle ki uykuya daldığımızda beyin toksik moleküllerin temizlenmesinden, hormon seviyelerinin düzenlenmesine kadar pek çok görevi yerine getiriyor. Hatta bitkisel hayatta olan bir kişi, o süre boyunca bilinci kapalı ve tepkisiz görünse bile, beyni belirli bir düzeyde çalışmaya devam ediyor. Sadece ölüm gerçekleştiğinde nöronlar etkinliğini tamamen kaybediyor.

O zaman bile beyinde son bir faaliyet patlaması oluyor. Geçtiğimiz günlerde, Ohio’daki Cincinnati Üniversitesindeki Jed Hartings ve meslektaşları insanlardaki bu patlamayı ilk kez gösterdiler. Kalp artık beyne kan pompalamayıp beyin oksijensiz kaldığında, son bir elektrokimyasal enerji patlaması olarak, nöronlar önceden depolanmış enerjilerini kullanarak üç dakika kadar aktifliğini sürdürüyor. Ardından beyindeki tüm etkinlikler son buluyor.