Örümcek geni taşıyan keçiler

Örümcek geni taşıyan keçiler

Amerika’nın Utah eyaletinde bulunan ve eyalet üniversitesine ait olan bir çiftlikte sıra dışı hayvanlar yaşamakta. Sıradan bir görünüme sahip olan çiftlikte barınan hayvanlar normal gözükse de aslında inanılması güç özellikler taşıyor.

Örümcek geni taşıyan keçilere gelecek olursak, neden sorusunun yanıtına bakalım. Bir örümcek türü çelikten daha dayanıklı ve esnek ağ yapabiliyor. Fakat örümcekler, ipek böcekleri gibi uysal ve sosyal hayvanlar olmadıkları için, bu lifi tıpkı ipek böceklerinde olduğu gibi ticari amaçlı çiftlikler kurup elde etmek mümkün değil. Bu duruma çözüm arayan bilim insanları örümcekten alınan geni bir çiftlik hayvanına yerleştirmeye karar verdiler.

Böylece çiftlikte kolayca lif elde etmek mümkün olacak. Bunun için çiftlik hayvanları arasından çeşitli kriterler göz önünde bulundurularak keçi seçildi. Ama merak etmeyin örümcek geni aşılanan keçinin hala 4 bacağı var ve duvarda yürüyemiyor. Dış görünüşünde her hangi bir değişiklik yok. Aslında normal bir keçiden hiçbir farkı yok.

Peki lif nasıl elde ediliyor? Bunun için keçinin sütünden yararlanıyor. Örümcek geni aşılanmış keçinin sütünde bu lifi üretmek için gerekli olan protein bulunuyor. Keçinin bakımından sütü elde etmeye kadar geçen süreç tamamen normal işliyor. Daha sonrasında süt laboratuar ortamında işlenerek gerekli protein elde ediliyor ve bu proteinden ‘Bio-Çelik’ adı verilen iplik yapılıyor.

En saÄŸlam iplik !

Örümcek ağı, bilenen en sağlam ve en güçlü iplik. Gerilme gücü çelikten fazla ve sentetik, petrol esaslı polimerlerden yüzde 25 daha hafif. Bu iplik uçaklarda, yarış araçlarında, kurşun geçirmez yeleklerde kullanılabilecek. İnsan bedenine uyumlu olması sayesinde bu iplikten yapay tendon, kıkırdak, kol ve bacak üretiminde yararlanılabilecek.

Bütün bu yararları düşünürsek yeni bir keçi türü ortaya çıkarmak mantıklı geliyor. Ama sadece sağlayacağı yararları göz önünde bulundurmak da akıllıca gözükmüyor. Bu uygulamanın tahmin edilebilen ya da hesaplanan etkileri için yeterli önlemler alındığını var saysak bile hiç beklenmedik etkilerine karşı her zaman açık olacağız. Deneyler ya da uygulamalar arttıkça veya farklı amaçlara hizmet eden türler ortaya çıktıkça risk artacak ve yaşamın dengesini bozmaya bir adım daha yaklaşmış olacağız.